HUKUK EDEBİYATI “Nizam ve İdare Ruhu” Salih Mirzabeyoğlu TAKD İMDin, edeb demektir... Edeb; hadlere riayet... Hadlere riayet; haya ve hicâb... Haya ve hicâb; örtü ve perde... Örtü ve perde; tecrit... Tecrit hakikatinde; nizâm... İslâm baştanbaşa nizâm demektir!.. · Zamanüstü hakiakat buudunda yaşayandan, saf tefekkür ehline... Üniformalı ilim erbabından, sırmalı askere... Adalet kefesine bakandan, bakkal terazisinde para değeriyle malı denkleştirene kadar herkes... Evet herkes; en ulviden en alelâdeye kadar her işde ve her yerde, tâbi olurken, tefrik ve temyiz ederken, ölçüp biçerken, o işe mahsus nizâmın mihengi içindedir!.. · “Hukuk nizamı” diye bir söz var ya, doğrudur; her iş ve her şey bir nizam vahdeti belirttiğine göre, kendini mevzu olarak diğer nizam mevzularından ayırıcı özellikleriyle, “hukuk nizamı”ndan bahsedilebilir... Bunun yanında, hukuk, nizâm demektir!.. · Mücerret mânâsıyla “nizâm” mefhumu, hem “cem etme, toplama, birleştirme ve birleme”, hem de “tefrik etme, denkleştirme, ayırma ve ayırdetme” mânâlarını kapsar; birbirinin içinde görünen mânâlarıyla derinliğine ve genişliğine tecrit... Böylece, eserde konuşan “Hakîm” ile “Hâkim” isminin mânâlarını da fısıldamış oluyorum!.. · Gelelim İbda fikriyatı içinde bu eserin yerine... Bir ayniyetin “muvazeneli-denk” iki kanadı hâlinde Büyük Doğu ve İbda: Fikrin “nasıl?” buudu üstüne düşen “niçin?” ışığı ile, seçmeci, değerlendirici, hüküm verici, denkleştirici ve nisbetlendirici “vicdan”ın ne demek olduğu misâllendirilmiş, tavır alıcı ve karar koyucu mevsime girişimizin önsözü tamamlanmış ve mühürlenmiştir... işte “Hukuk Edebiyatı”, bu umumî nizâm ve irfan dilinin, İbda diyalektiğini zenginleştirici yeni bir tezahürüdür!.. · Eserin kendi iç nizamına gelince... Şu: “Saf fikrin hukuk mevzuuna yönelişi” ve “hukukun tefekkür buudu” arasında, fikir ve hukuk geleneğimizde mevcut olmayan bu iki kategorinin “orijinal sentez-büyük terkib” dinamiğinin gösterilişi, bunun tarz ve usulü, dünya görüşü ve mevzu dilinin misâllendirilişi... Bundan sonrası, her iki sahada boy göstereceklere kalmış bir iş!.. · Büyük Doğu Mimarı’nın harikulâde misâliyle “irfan”ın tarifi: “İrfan, bilgi değil, “bilmeyi bilicilik” hassasıdır... Nasıl ki paraya malik olan, bir nevî satın almadığı şeylerin de sahibi sayılır!”... Ve İmam- Gazalî Hazretlerinin büyük ölçülendirmesi: “Fıkıh için ne kadar hadis bilmeli?”... “Bilmeyi bilecek kadar!”... Bunlar anlaşıldı ise, İslâm büyüklerinin işareti ışığında, şu muazzam hikmet de anlaşıldı ise, İslâm büyüklerinin işareti ışığında, şu muazzam hikmet de anlaşıldı demektir: -“Bir hadisi bilmiş olan, bütün hadisleri bilmiş gibidir!” Böylece, tecrit ve fikir buudunda ister “fıkıh” ve ister “hukuk” veya “fıkıh ile hukuk arasındaki ilgi” açısından olsun, bunlara yanaşırken herşeyden önce malik olunması gereken insan kumaşının ne olması gerektiğini de belirtmiş oluyorum!.. ©İBDA YAYINLARI Adres: İsmail Kazım Gürkan Cd. Üretmen Han 3/316 Cağaloğlu / İstanbul Tel: 0212- 528 33 07 |